İYİ ŞEYLER DÜŞÜN...

İYİ ŞEYLER DÜŞÜN...

 

 

Yıllardır edindiğim tecrübelerde ve verdiğim bireysel danışmanlıklarda insanların olmayan bir şeyden
daha çok korktuklarını veya endişe ettiklerini gözlemledim. Neydi bu kaygılar? “Ya parasız kalırsam?”
“Ya çocuğum hastalanırsa?” “Anneme bir şey olursa?” “Uçağa yetişemezsem?” “Sınavı
veremezsem?” “Burayı iyi bilmiyorum. Ya kaybolursam?” “Ya iflas edersem?” “Ya arabayı bir yere
vurursam?” ... Yüzlerce endişe sıralayabilirim. Bu ve benzer kaygılar, korkular, insanların aslında bu
olayları yaşamaktan ziyade onların ruhunu, bedenini, psikolojisini etkiliyor.

Örneğin kanser hastalığını ele alalım. Hepimizin tedirgin olacağı, korkabileceği, Allah’a sığınılması
gereken önemli bir rahatsızlık. Bazı insanlar aklına bu hastalık geldiğinde ya düşüncelerini dağıtmaya
çalışır, ya biraz okuyup bilgi edinip, sağlığına daha çok önem vermeye başlar, yahut aklına bu hastalık
gelince ‘İyi düşünelim, iyi olsun’ gibi bir anlayışa girer. Bir şekilde o ruhaniyetten bir süre sonra çıkar.
Ancak bazı insanlar vardır ki, düşündüklerinin etkisinden ve endişesinden çıkamaz. Bu kişiler ellerinde
çıkan yaradan, kemiklerinin ağrısına; yediklerinden içtiklerine birçok şeyi kansere bağlarlar ve sürekli
bu hastalığa odaklanabilirler.

Yaşanılan şeyin korkusu, aslında gerçeğinden çok daha fazla tehlikelidir.

Diğer tarafta hakikaten kanser hastası olan, bunun mücadelesini veren, tedaviye devam eden
insanlara baktığımızda onların çok daha dayanıklı, metanetli, güçlü, ümitvar olduklarını görürüz. Ve
şunu fark ederiz: İnsan soyut mânâda, ruhani boyutta çok daha fazla etki altındadır. Çünkü bedensel
duyulan etki ve acılar daha kısıtlıdır. Örneğin elinize iğne battığında bunun acısı birkaç saniye sürer,
beyne sinirsel uyarı gider, sonrasında beyin hızlıca yeni bir duygu durumuna veya hisse odaklanır.
Ancak sizin ertesi gün doktora gidip iğne olacağınızın duygusu, zihinsel bir gerçeklik olduğu için, bu
durumu defalarca hayal ettiğinizden, bedeninizdeki sinirsel acıyı sürekli hatırlarsınız; bu hâl, bedene
daha fazla hasar verir.

Bedeni yöneten zihindir; zihin soyut kavram ve tatlarla bir şeyi algılayabilir. Hipnoz olmuş birine limon
yedirip, onun çilek olduğunu söylerseniz, bedende, çileğin verdiği etki görülmeye başlar. Çünkü zihin,
bedeni yönetmektedir.

Asansöre binmekten korkan birini de, kapalı bir yerde tek başına kalmak istemeyen kişiyi de
travmatize eden durum, olabilecek olan şeyleri hayal etmelerinden kaynaklıdır. Panikatak olarak
bildiğimiz bu rahatsızlık, olmamış olayların, gerçekleşmiş gibi hayalini kurarak yüksek düzeyde
endişeye kapılmaktır. Beden, bunun hayal olduğunu algılayamadığı için, vücut acı çekmeye, deforme
olmaya, sinirsel bozulma yaşamaya başlar. Dolayısıyla soyut kavramlar bedene çok daha aktif bir
biçimde iletilmiş olur.

Gözler, kulaklar, dil... Bedene gerçekleri yansıtmaz; zihninizden bilgi alır. Bu yüzden de acı
çekmenin korkusu, durumun kendisinden daha çok acı verir.


Bir şey yaşanmadan onun kaygısını duymak veya negatif şeylerin korkusu, bedene daha çok zarar
verir. Ama o durumu yaşadığınızda, aslında o kadar da korkulacak bir şey olmadığını görürsünüz. Bu
yüzden hayal gücünü zihinsel olarak kuvvetlendirmek yönünde kullanabilirsiniz.

Sadece madde âlemine değil, yaptıklarınıza değil; hissettiklerinize, düşündüklerinize, hayal
ettiklerinize de bakın... Bu durum, ‘İyi şeyler düşün ki, iyi şeyler olsun’ deme şeklidir Yaratan’ın...

 

Etiketler: acı, acı çekmek, olmamışolaylar, endişe, kaygı, korku, panikatak, iyileşmek
Ekim 05, 2023
Listeye dön