AZ OLANI KÜÇÜMSEME

AZ OLANI KÜÇÜMSEME

İnsan, genelde bazı şeylerin kıymetini ya bilemez ya da geç öğrenir. Özellikle kişi,  elindeki şey  ne kadar az ve eksik ise o kadar yetersiz olduğuna veya ne kadar yetersiz ise o kadar gereksiz olduğuna inandırır kendini.  Böyle düşünülmesinin temelinde de egosal dürtüler yatar. Hakikatte, varlığın az veya çok olmasının pek bir ehemmiyeti yoktur. Hâttâ varlığın daha az olmasının İlahi sistem anlamında daha büyük etkisi vardır.

Hiç düşündünüz mü, bir filin ve bir solucanın doğaya verdiği faydaların neler olduğunu? Solucan genellikle diğer hayvanlara göre daha şekilsiz, daha basit, daha amaçsızmış gibi algılanır. Solucan, görüntüsü itibariyle de pek sevilmez. Bir fil ise hortumu, dişleri, kuvveti ile göz doldurur, daha sevimli gelir, faydasının bir solucana göre çok daha fazla olacağı düşünülür. Oysa öyle değildir. Bir solucanın doğada yaptığı görevi, yüz fil bir araya gelse yapabilecek güce sahip değildir. İnsan, solucanı onun küçük, yetersiz, önemsiz zannetse de bu algı tamamen beşeridir, ilahi sistemde böyle değildir.

İlahi sistemde, bir şeyin küçüklüğü onun aslında büyük olduğunun, bir şeyin büyüklüğü ise onun aslında küçük olduğunun işaretidir.   

Oysa biz insanoğluna hiç öyle gelmez. Bir şey ne kadar çok ve büyükse o kadar etkili ve güçlü, bir şey ne kadar az ve küçükse o kadar güçsüz ve etkisiz görünür. Fark ettiniz mi, en çok iş beğenmeyen insanlar genellikle kendilerini “çok” etiketi ile yaftalayan insanlardır. Bu kişiler, falanca beyin oğludur, filanca okulu bitirmiştir, hiç tecrübesi olmamasına rağmen kendini “çok” üstün görür, “çok” önemli bir yerden mezundur, “çok” şey biliyordur... Bu insan, küçük işlere burun kıvırır ve sonunda iş bulamaz. Kişi, “Ben hak ettiğim işi çalışmayacaksam, hiç çalışmayayım” diye düşünür. Bu ‘hiçlik hâli’, onu sürekli geriye götürür. Şirkette telefonlara bakmayı küçümseyen yeni mezun bir mühendisin, mühendisliği yükselmez; aksine mühendislik vasıfları azalmaya başlar. Oysa bu mühendis, tam tersini yapsa, yani işi küçük büyük diye ayırmayıp telefonlara bakarak bir yerden başlamalıyım düşüncesinde olsa, onun küçük zannetiği iş; hayatını değiştirebilir. Öncelikle bu örnekteki az varlık, hak edişi açar, nefsi terbiye eder, insan tanıma sanatını öğretir.  Burada Allahû Teâlâ son âna kadar yapılan çabaya bakar, insan da emeğinin ve çabasının ispatını görür.   

Umre’ye gitmek için de aynı sistem geçerlidir. Umre’ye gitmek için gerekli olan tek şey para değildir, onu hak etmektir, hak etmek için çaba göstermektir. Zaman, miktar, para anlayışının her biri dünya hayatının tiyatrosudur, hiçbiri hakikat değildir. Önemli olan isteklerinizi, doğru bir biçimde çabalayarak kendinize ve Allah’a ispatlamaktır.

Bir şeyin miktarına ve sonucuna siz karar vermez; kendinize kendinizi ispatlamak için küçük çabaları küçümsemezseniz, hak ediş yolculuğuna başlamışsınız demektir. Ve sır da burada gizlidir.

Unutmamak gerekir ki, bugün ‘büyük’ olarak gördüklerimiz, dün küçüktü...

Zeynep Işık Büyükbay

Etiketler: varlık, yokluk, büyük, küçük, az, çok, azla yetinmeyi bilmek, hak ediş
Mart 20, 2023
Listeye dön