NİYET ETTİM...

NİYET ETTİM...

NİYET ETTİM...
Bildiğimizi zannettiğimiz aslında bilmediğimiz, tam olarak idrak edemediğimiz, özünü kavrayamadığımız ne kadar çok şey var... 
“Niyet ettim sabah namazına.”
“Niyetliyim, teşekkür ederim.”
“Hiç niyetim yok buralardan gitmeye...”
“Niyetin ne senin?”
“Bu adam niyeti bozmuş.”
“Şifa niyetine...”

Niyet nedir, hiç düşündünüz mü? 
Genel olarak bakıldığında niyet; kişilerin amellerini, kalbî hissiyatlarını ve düşüncelerini etkileyen, bilinçli ya da bilinçsiz olarak insanların hayatlarında iz bırakan, hissedilen ve kişilerin yaşantılarını anlamlandıran bir kavramdır. Niyet, bir şeyi yapmayı önceden kurmak, zihinde tasarlamak, yapmayı aklına koymak, yapmaya karar vermek gibi anlamları olan bir sözcük olup, sözlük tanımlarında “yönelmek, ciddiyet ve kararlılık göstermek” gibi mânâlara da gelmektedir. 
Niyet, kalbin kalbidir. Niyet, kalbin dizgini, amelin ruhu, tasavvurun başlangıcı; konuşma, susma, hareket etme ve hareket etmeme gibi dışa ait olan eylemlerin içidir. Kişide meydana gelen niyet gizlidir ve aynı zamanda gaybîdir ve gaybı Allahû Teâlâ’dan başka kimse bilemez.
Dolayısıyla niyet, insan ve Yaradan arasında bir sırdır. Niyet her amelin şartıdır; niyetsiz hiçbir amel geçerli olmaz. Peygamber Efendimiz, "Ameller niyetlere göredir" buyurmuştur. Diğer bir hadis şerifte de “Allahû Teâlâ sizin suret ve mallarınıza değil, niyet ve amellerinize bakar” buyurmaktadır. Bu haseble niyet, kişinin amelinin derecesini ve hatta yönünü belirler. 
Bir misal verelim: Adamın biri, yol kenarına atını bağlamak için kazık çakar. Daha sonra işi bitince, kazıktan başkaları da faydalansın diyerek, kazığı sökmez ve atına binip gider. Başka bir adam aynı yere gelir, kazığı görmez, ona çarpar ve canı yanar. Başkalarının canı yanmasın diye düşünerek kazığı çekip çıkarır. Burada iki niyet, iki eylem ve iki kazanç vardır. 
***
Kiminle aramızda daha çok sır varsa, ona daha çok bağlanırız. Peki ya bedenimiz? 
Bedenlerimiz, bizlerin hizmetine sunulmuştur ve bizden her daim bir komut bekler:
Ye!  Uyu! Koş! Üzül! Gülümse!...
Fakat tüm bunları ve daha fazlasını ezbere yaparız ve zamanla bizim için önemsizleşmeye başlarlar. 
Unutmamak gerekir ki, niyet bedenin ruha kablo bağlantısıdır. Ruhumuza bağlantımız, ne kadar az olursa, o kadar kendimize uzak oluruz. Öyleyse hep birlikte niyet edelim: 
“Sağlığım için su içmeye, 
Gücüm için uyumaya, 
Sadaka için gülümsemeye,
Evimdeki huzur ve aşk için yemek yapmaya,
Evladım için kendime zaman ayırmaya niyet ediyorum.”

Bedenimiz bizim niyetimizi komut olarak algılar ve söylediğimizi yapar. Ruhumuza attığımız her bağlantı kancası, bizi daha huzurlu ve tatminkâr hale getirir. 

Niyet, farkında olmaktır. Niyet, anda olmaktır. Niyet yalnız olmamaktır. 
Yalnız değiliz; kimseyi görmediğimiz zaman kendimizi yalnız zannediyoruz ya.. Değiliz.
İnsana, şah damarından yakındır Rabbi...
İnsanın sağında ve solunda birer meleği, hep yoklayan bir nefsi, yedi menzili, dört aura katmanı, bir bedeni ve ruhu var. Her niyete şahitlerimiz var.
Bir gün İmâm-ı Rabbânî, bir adamın mescidden çıkarken ay gibi parladığını görür ve ona bunun sırrını sorar. Adamın kendisinden mescide vakit namazları için geldiğinde, itikafa niyet ettiğini öğrenir. İşte sır...
“Elim bereketlidir” diyenin eli bereketlidir.  “Sirkem tutmaz” diyenin sirkesi tutmaz. “Yüzüm gülmedi” diyenin yüzü gülmez...  
Bu yüzden niyet edin, elinizi her kaşığa uzattığınızda, her cüzdanınızı tuttuğunuzda, her işinizin başında... 
Yoksa hiç duymadınız mı?
Zemzem neye niyet edilir ve içilirse ona şifadır. Her hareketinizi zemzem bilin. 
Niyet ettim; Allah’ım senin hikmetlerini anlamak, senin rızanı kazanmak için namaz kılmaya, 
Niyet ettim; Allah’ım sana daha yakın olmak, tüm benliğimi temizlemek için oruç tutmaya... 
Niyet ettim bir yetimin gözlerindeki bayramı görmek için sadakaya...
Niyet ettim tüm ibadetlerimi, âmellerimi ihlasla yapan sadık bir kul olmaya... 
Örnek olsun, övgü değil niyetim... 
Âmin. 

Etiketler: Bütüncül Şifa, niyet, oruç, Ramazan
Nisan 20, 2022
Listeye dön