Birçoğumuzun hayatında, kendisinde, işinde ve daha pek çok şeyde değiştirmek istediği hususlar, yönetmek istediği konular bulunmaktadır. Zayıflamak, yabancı dil öğrenmek, eğitim almak, daha düzenli uyumak, işyerinde başarılı olmak, sınav kazanmak gibi... Bu konular için kimimiz yardım alıyoruz, kimimiz ise çevremize danışıyoruz. Çünkü daha iyisini istiyoruz ve yolunda gitmeyen bir şeyleri de değiştirip dönüştürmeye niyet ediyoruz. Ancak dönüştüremediğimiz şeyler de olabiliyor.
Bir şeyleri değiştirme niyetine girdiğimiz ve bu doğrultuda karar verdiğimiz halde neden olmuyor?
Bir insanın hayatını değiştirip dönüştürememesinin en büyük nedeni, sıralamayı yanlış yapması, büyük ve küçük kavramlarını karıştırmasıdır. Örneğin uyku düzenini daha sağlıklı hale getirmek isteyen bir insan, değiştirip dönüştürmek istediği yerin, bu alan olduğunu zanneder. Oysa dönüştürmesi gereken yer farklıdır. Aslında başka bir alanda değişiklik yaptığında (örneğin yatmadan önce telefonla oynamayı bıraktığında) burası da dönüşmüş olacaktır. Kişi, bunu bilmediği için büyük olan durumla yani uykuyla uğraşmaya başlar.
İleri yaşta olan insanların hayatlarında bir şeyleri değiştirmesi kolay değildir, onlar yanlış yaptıkları zaman kolay kolay müdahale edemezsiniz veya etseniz bile yanlışlarını düzeltme yoluna pek gitmezler. Ancak küçük yaştaki kişilere hatalı davranışını söylediğiniz zaman, onun kendini düzeltmesi ve değişme yolunda ilerlemesi daha kolaydır. Bizler, büyük meseleleri değiştirmeye çalışırken, küçük meseleleri “Nasıl olsa yaparım” anlayışıyla yaklaştığımız için değiştiremiyoruz. Bu sebeple de küçük meselelerdeki değişim için bağlantıyı koparmış oluyoruz.
Meyvelerinde kurtların, yapraklarında yırtıkların olduğu yaralı bir ağaç düşünün. Bu ağacı iyileştirmek için ne yaparsınız? Her meyveyi tek tek elinize alıp ilaçlar, meyvelerin içinden birer birer kurtları çıkarır mısınız? Yoksa ağacın üzerine ilaçtan yağmur banyosu mu yaptırırsınız? İkisi de değil. Ağacın kök tarafını ilaçlar, gövdesine aşı yapar, topraktan gelen kısmına kireç sürersiniz, öyle değil mi?
Ağacın iyileşmesini köklerinden ve alt kısmından sağlarken, kendi iyileşmemizi ve dönüşümümüzü neden böyle yapmayız? Neden büyük sandığımız problemimizle ilgilenirken, aslında çözümün büyük sorunda değil, küçük olanda olduğunu fark etmeyiz?
Zamanımızı yönetemediğimiz, sağlıklı beslenemediğimiz, uyuyamadığımız veya çok uyuduğumuz bir hayat düzeninde ilk ilgilenmemiz gereken konu yemek, uyku veya vakit değil, “küçük rutinlerimiz” olmalıdır. Bazı şeyleri bir rutine oturtamayıp düzene koyamadıysak en temele inmek gerekir. Burada karşımıza diş fırçalamak, sabah kalkınca yüzümüzü yıkamak, yemekten önce ellerimizi yıkamak gibi ‘basit’ şeyler çıkar. Eğer bu gibi basit eylemler günlük rutinde eksikse, büyük rutinler de eksik kalır. Dolayısıyla bizler bir problemi en üst seviyeden çözmeye çalıştığımız sürece o sorun çözülmez.
Bugünkü hayatınızı değiştirip dönüştürmek istiyorsanız en küçük rutinlerinizi gözden geçirin; fazla yaptıklarınızı azaltın, az yaptıklarınızı dengeleyin. Daha fazla kitap okumak istiyorsanız, TV daha az izleyin veya sosyal medyada daha az vakit geçirin. Daha az TV izlemeniz, kitap okuma alışkanlığı kazanmanızda domino taşı etkisi yaratacaktır. Belki de kitap okuma alışkanlığı kazandıkça uyku kaliteniz artacak, zaman ayıramama endişesi yerini vakit belirlemeye bırakmış olacaktır. Bütçedeki masraflar azalacak, alışverişiniz belki daha dengeli hale gelecektir. Böylece şikâyet ettiğiniz başka konular da iyileşecektir.
Çünkü ilahi sistem de böyledir: “Önce büyük olanla değil, en küçük olanla ilgilen”, der. Bu sistemi oturttuğunuzda hayatın daha kolay hale geldiğini göreceksiniz.
Kanadı kırık bir sinek, bir firavunun ölümüne,
Atın ayağına batan çivi, bir padişahın savaştaki mağlubiyetine sebep olabilmektedir.
Çünkü küçük, büyüktür. Ve büyük değişimler küçük hamlelerle başlar. Küçük hamleler, gerçek büyüklerin domino taşıdır.