MAYA
Kuantuma göre insan vücudu, bilinenin aksine bütün bir parça halinde değildir. Yani bedenimiz kas, et, kemik ve kan bütününden ziyade titreşen ve kendi frekanslari ile bir arada bulunan zerreciklerdir. Zerreciklerden meydana gelen sadece biz insanlar değilizdir. Bir elma da, bir kuş da, bir koltuk, bir yıldız da kısacası bütün madde ve varlıklar bu şekildedir. Ve bu titreşen zerreciklerin hiçbiri birbiriyle temas etmez.
Değil midir ki insan oğlu ölünce toprağa karışır... Zerrecikler toprakla mayalanır...
Ya da toprak insanla... Peki insan mayalanır mı, hiç düşündünüz mü?
Maya nedir?
Maya, katıldığı ve karıştığı her şeye nitelik ve kuvvet kazandıran maddedir. İnsanı insan yapan mayasıdır; ne ile mayalandığıdır. İnsanoğlu, neyle benliğini birleştirdi ise onunla mayalanır. Bunlar ibadetler, kitaplar, aile, çocuklar, meslekler, dostlar olabildiği gibi televizyon dizileri, ünlüler, mal varlıkları, düşmanlar da olabilir. Tabii bu sayılanlar, iyi tarafından bakılmış halidir. Bir de hiçbir şeyle mayalanamamak vardır ki, o apayrı bir durumdur.
Siz hiç ateşle, denizle, gülle yahut bir hayvanla mayalandınız mı?
Kısrak bir atın, parlak, derin ve koyu gözlerinde galaksiler izlediniz mi?
Aslında hiç olmayan bedenlerinizin zerreciklerini birbirine karıştırdınız mı?
Tüm âlemin, her zerresine kadar aynı bütünlüğün ve tebliğin ifadeleri olduğunu öğrendiniz mi?
Son gücüne kadar hedefine koşmasını, sahibini bir rütbe verir gibi taşımasını, hizmetini bir asalet içerisinde yerine getirmesini, aşk ile şahlanırken âlemi selamlamasını tanımladınız mı kendi ruhunuza? Süleyman Aleyhisselam gibi anladınız mı mânâ dilinden? İnsanların yüzlerini, hangi mertebede gördüğünü hissettiniz mi? Unuttunuz mu kendi benliğinizi yoksa bir an bile olsa sıyrılabildiniz mi dünya telâşından?
İnsanı düşünüyorum... Dünya üzerindeki bütün varlıklar bir vasıf üzere gelmişken, insanı... Ağaç meyve vermiş, güneş sıcaklık... Sular hayat vermiş, çiçekler koku... İnek süt vermiş, bulutlar yağmur... Sadece insanın tek bir vasfı yokmuş...
Âlemlerin sahibi, insana öyle bir özellik vermiştir ki, tüm bu vasıflı yaratımla tek tek mayalanabilmekte ve tercihi de kendisi yapmaktadır. İnsan, tıpkı bir maya gibi dünyaya gelir, şekillenir, tatlanır, pişer ve doyurur. Tabii ki uğraşırsa... Halbuki insanoğlu, farkında olmadan, bu dünyada genellikle hamur kalmayı tercih eder. Çünkü hamur kalmak daha konforlu, rahat ve kolay gelmektedir. Hamur pişmediği zaman kimseyi doyurmaya da gerek kalmaz. Öyleyse bu “maya”, bizleri meleklerden de üstün yaparken, hayvanlardan da aşağı yapabilmektedir.
O yüzden;
Bazen ateşle, denizle, gülle yahut bir hayvanla mayalanmak gerekir. Kısrak bir atın, parlak, derin ve koyu gözlerindeki galaksilerde kaybolmak gerekir. Tüm âlemin, her zerresine kadar aynı bütünlüğü ve tebliği anlamak gerekir. Çünkü mârifet, katreden denizi bilmek ve zerreden güneşi görmektir.
Zeynep ışık Büyükbay